-
1 внешнеэкономический
внешнеэкономи́ческое сотру́дничество — dış (ülkelerle) ekonomik işbirliği
внешнеэкономи́ческая поли́тика — dış ekonomik politika
внешнеэкономи́ческие свя́зи — dış ekonomik ilişkiler / bağlar
-
2 external economic balance
dis ekonomik denge -
3 external economic condition
dis ekonomik durum -
4 external economic relationship
dis ekonomik iliskilerEnglish to Turkish dictionary > external economic relationship
-
5 external economic transaction
dis ekonomik islemEnglish to Turkish dictionary > external economic transaction
-
6 außenwirtschaftlich
außenwirtschaftlich ÖKON dış ekonomik -
7 вид
görünüş,biçim; tavır,kılık kıyafet; hal; görünüm,manzara; tip,tür,çeşit* * *I мвне́шний вид — (dış) görünüş; kılık (kıyafet) ( одежда)
с видом победи́теля — galip tavrı ile
у неё жа́лкий вид — acıklı / acınacak bir hali var
у него́ был расте́рянный вид — şaşırmış görünüyordu
2) ( состояние) halв пья́ном виде — sarhoşken, sarhoş olduğu halde
в тако́м виде тебе́ идти́ нельзя́ — bu halinle gidemezsin
их едя́т и в све́жем виде — bunlar taze iken de yenir
3) (пейзаж, перспектива) görünüş, manzaraо́бщий вид — genel görünüş
вид сбо́ку — yandan görünüş
кварти́ра с видом на́ мо́ре — deniz manzaralı daire
4) ( поле зрения) в соч.на вид у́ у кого-л. — birinin gözü önünde
скры́ться и́з виду — gözden kaybolmak
при виде опа́сности — bir tehlike görünce / görününce, tehlike karşısında
5) (ви́ды) мн. ( предположения) tahminlerвиды на урожа́и — ürün / rekolte tahminleri
••на вид ей со́рок (лет) — kırk yaşında görünüyor / gösteriyor
на вид ей лет со́рок — görünüşe göre kırklık var
на вид он моего́ во́зраста — benim yaşımda gösteriyor
э́то был симпати́чный на вид мужчи́на — sempatik görünüşlü bir erkekti o
с виду я́блоко хоро́шее — görünüşe göre / görünürde elma iyidir
в виде ша́ра — yuvarlak biçiminde
изда́ть в виде отдельной кни́ги — ayrı bir kitap halinde yayımlamak
у нас все на виду́ — gizlimiz saklımız yok
не пода́ть / не показа́ть виду — renk vermemek, belli etmemek
он вида́л виды — görmüş geçirmiş bir adamdır
име́ть в виду́ — ( подразумевать) kastetmek; ( учитывать) hesaba katmak, aklından çıkarmamak
под видом корреспонде́нта — kendisine muhabir süsü vererek, muhabir kılığına girerek
под видом кри́тики оши́бок — hataların eleştirisi kisvesi altında
под видом обеспе́чения / наведе́ния поря́дка — asayişi sağlama paravanası altında
под видом экономи́ческой по́мощи — ekonomik yardam görünüşü altında
под видом торго́вого су́дна — ticaret gemisi kisvesi altında
он сде́лал вид, что пове́рил — inanmış göründü
мы сде́лали вид, что не слы́шим — duymaz göründük
я сде́лал вид, что не по́нял — anlamazlığa vurdum
(в таки́х слу́чаях) он де́лал вид, что за́нят де́лом — iş yapıyor görünürdü
он сде́лал вид, что не узнал меня́ — beni tanımamazlıktan geldi
я то́лько де́лал вид, что пишу́ — yazmıyordum, yazarmış gibi yapıyordum
он смути́лся, но не по́дал виду — bozulduysa da belli etmedi
ни под каки́м видом — asla
II мупустить и́з виду — gözden kaçırmak
1) tip, tür, çeşit (-di)но́вые виды тка́ней — yeni kumaş tipleri
не́которые виды проду́кции — bazı ürün türleri
зи́мние виды спо́рта — kış sporları
виды люби́тельского спо́рта — amatör spor dalları
разли́чные виды спо́рта — çeşitli sporlar
оди́н из видов спо́рта — spor dallarından biri
стать национа́льным видом спо́рта — ülkenin ulusal sporu olmak
состяза́ния проводи́лись по десяти́ видам спо́рта — yarışmalar on dalda yapıldı
таки́е виды изобрази́тельного иску́сства, как жи́вопись и скульпту́ра — resim ve heykelcilik gibi sanatlar
2) биол. tür
См. также в других словарях:
dış kredi — is., ekon. Ekonomik durumu iyi olan ülkelerden sağlanabilecek kredi … Çağatay Osmanlı Sözlük
Istanbul — City Top: Topkapı Palace – Hagia Sophia – Blue Mosque Center: Beyoğlu; … Wikipedia
yalnızcılık — is., ğı 1) Uluslararası konulara ve anlaşmazlıklara katılmama siyaseti, infiratçılık 2) Bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerini keserek kendi sınırları içinde tek başına bir ekonomi siyaseti izlemesi, infiratçılık … Çağatay Osmanlı Sözlük
TESEV — Die Türkische Stiftung für wirtschaftliche und soziale Studien, abgekürzt TESEV für Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı , ist eine der angesehensten unabhängigen Denkfabriken der Türkei[1] und versteht sich als Brücke zwischen Forschung und… … Deutsch Wikipedia
güç — 1. sf. 1) Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül Eski yazıyı öğrenmek güç bir işti. 2) zf. Zorlukla Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu Birleşik Sözler gücü gücüne güçbeğenir güç bela Atasözü, Deyim ve Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo — is., Fr. embargo 1) Bir malın serbest sürümünü engellemek için konulan yasak, engelleyim Silah ambargosu. 2) Bir devletin, gemilerin kendi limanlarından ayrılmasını yasaklama buyruğu, engelleyim 3) Bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini engelleme … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
korumacılık — is., ğı, ekon. Ekonomik gücü yükseltmek için ulusal ekonominin gümrük tarifeleri ile dış rekabete karşı korunmasını savunan görüş, himayecilik … Çağatay Osmanlı Sözlük
maden — is., jeol., Ar. maˁden 1) Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dış doğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan mineral 2) sf. Bu mineralden yapılmış Maden kap. 3) Maden ocağı veya maden işletmesi 4) mec. Çok değerli şeyleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük